İkinci olarak; sporu sadece spor için sevme felsefesini benimsediğimizi ve bu felsefenin Kolej takımının tabanı ile eşsiz bir uyum yakaladığına inanıyoruz. Türkiye Basketbol Ligi içerisinde yer alan 16 takım arasında en düşük ikinci bütçeye sahip olan Kolej’in, elindeki kısıtlı imkanlar ile optimum performans göstermeye çalışması ve sahada sistemli bir oyun anlayışını benimsemesi onları destekleme adına bizim için fazlasıyla yeterli. İki haftada bir TOBB Spor Salonu’na galibiyet almak için veya sesimiz kısılana kadar tezahürat etmek için gitmiyoruz. Sevdiğimiz spor olan basketbolun, kendi dinamikleri içerisinde elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan bir takım tarafından temsil edildiğini görmeye gidiyoruz.
Son olarak; Kolej tribünün içerisindeki samimiyeti ve sıcaklığa değinmek lazım. Kemik bir taraftar grubu var Kolej’in. Yerleri bellidir; bench arkası. Burada Kolej’i diğer takımlardan ayıran temel bir fark var. Tribünün ileri gelenlerini orta yaş ve üstü insanlar oluşturuyor. Onları diğer takımların taraftarından ayıran en önemli özellik ise rakibe duydukları saygı. Kolej tribününe geldiğinizde bir tane küfür bile duymazsınız. Ne rakip takım oyuncusuna ne de taraftarına. Tek amaçları takımlarına ellerinden geldiğince destek olup, “Sımsıkı Taş Gibi” yi söylemek. Biliyoruz ki; spor dünyadaki tüm insanları birleştiren, onların arasındaki sınıf farkını kaldıran yegâne şeylerden biri. Kolej tribününde bir üniversitenin öğretim görevlisinin, bir doktorun ve bir öğrencinin birlikte maç izleyip, maçın kritiğini yaptığına şahit olabilirsiniz. İşte bu yüzden Kolej’i desteklemek bizim için çok önemli. İstanbul takımlarını destekleyen arkadaşlarımıza saygımız sonsuz ama yanı başımızda kendimizi ait hissedebileceğimiz ve sevdiğimiz sporu bize güzel sunmaya çalışan bir takım varken İstanbul’u seçmek niye? Şampiyonluk için mi? Bizce bunların bir önemi yok çünkü Dünya döndükçe ve Kolej sahaya çıktıkça biz, o bench arkasındaki yerimizi her zaman alacağız.